PİPTİĞİMİN AKVARYUMCUSU - 2

Nerede kekoluk orada ben, nerede b-k orada ben, nerede mantıksız bişey var yine orada ben anasını satmayayım... Eskiden japon balığı besliyodum, sonra makarna makinesi gibi sürekli zıçmalarına ve gözün gibi baktığın halde hastalanmalarına dayanamayıp ölen balıkların arkasından balık duası okuduktan sonra (zor bişey değil, sürekli cuk cuk cuk cuk diyosunuz) canlı doğuran balıklardan beslemeye karar verdim. Nedir canlı doğuran?

İşte adı üstünde sizi yumurtayla falan uğraştırmıyo da direk yavruları dışarı bırakıp "Al sana yavru daha ne yapayım la" diyo bu balıklar.

Neyse efem işte 3 Ay öncesine kadar kurdum bu akvaryumumu, içinde lepistes, velifera, moli, helena salyangozu vardı. Hobisi olan insanlar beni anlar, hep böyle bi doyumsuzluk vardır; hani böyle kola içtikten sonra "ayran verim mi abi?" diye sorduklarında onuda içen camışlar olur ya (mesela ben) işte ona benzer bi doyumsuzluk; bazende farklı heyecanlar arama, işte farklı bi canlı olsun onu izliyim, dötümün sol yanağını akvaryuma koysam acaba nasıl yüzer falan gibi...

İşte bu gibi hislerden dolayı dün akşam akvaryumcuya gittik kankamla. Benim aklımda karides almak vardı, hem tipleri farklı, hemde çok sevimli ipneler. Sürekli fiti fiti fiti fiti hareketleriyle geziyolar akvaryumda; ayrıca Meksikalılardan bile daha güzel bıyıkları var. Neyse geyiği bırakayım; akvaryumcuya girdik karideslere balıklara falan bakıyoruz, o arada gözüme yanda duran yengeçler ilişti. 6-7 cm boylarında sevimli totoşlar, akvaryumun içinde ordan oraya kikirik kikirik dolaşıyolardı. Bende çoğu hayvanı severim arkadaş ya, bi kendimi sevemedim; değişik bi hayvansam demekki... O arada içimden 2 akvaryuma bakıp sürekli şunu tekrarlıyorum "karides mi? yengeç mi? karides mi? yengeç mi?.." Kankam karideslere güzel dedi ama yengece öyle bi güzel dedi ki salyaları troller gibi aktı resmen; canımı çektirdi şerefsiz. Kanıma girdi sarkozy virüsü gibi. "Nan" dedim "bu hoş durur akvaryumda al bunu". 

Tabi daha önce bi akvaryumcuyla zittiri boktan bi olay yaşadığım için (piptiğmin akvaryumcusu adlı yazımda anlattım) almadan önce adamdan bilgi alayım dedim. Rusça soru soran vatandaşa ispanyolca cevap vermek gibi oldu aramızdaki muhabbet; şimdi dikkat:

Ben: - Abi ben lepistes,velifera,moli,helena falan besliyorum; bu yengeci alsam onlara bişey yapar mı? Beraber yaşarlar mı? (güvenemiyorum ki hacı dayı, sormam şart)

Pipik: - Yaşar... Bak biz onlarla aynı akvaryumda tutuyoruz. (hmmm, yaşar dedi la demek ki yaşar)

Ben: - Bişey yapmaz diyosun yani balıklara, bitkilere falan ? (emin olayım, dükkandan kovana kadar sorcam reyiz)

Pipik: - Yaşar yaşar; hiçbişey olmaz. (O kadar emin söyledi ki, al şu tüfeği şu adamı vur dese vururum, kafadan inanmış, benide inandırdı)

Ben: - Peki abi cinsi ne bunun? (ne aldığımızıda mı sormıyaahhh)

Pipik: - Bilmem... (nası bilmem nan)

Ben: - Dişi mi erkek mi peki abi, yani ilerde ona göre eş alırım belki :S

Pipik: - Bilmem ki, hiç anlamam... (Lan oğlum akvaryumcusun sen akvaryumcu, nası anlamazsın ya, kesip biçmeden anlamayan cerrah mı olur)

Ben: - Anladım, neyse abi sen şunu ver bana madem. (Diyip büyük bi hıyarlık yaparak yengeci aldım; nede olsa adam beraber yaşarlar didi dimi yani, ondan dahamı iyi bilicen lan döt)

Kankamla yolda laflayarak eve dönüyoruz; fakat bende yeni bi canlıyı akvaryuma katacak olmanın heyecanı ayrıca "bunu neresinden tutup salacam nan akvaryuma?" sorusunun endişesi var. Eve gider gitmez hemen akvaryumun başına geldim; attım yengeci içine, hayvan tabi ortama yeni olunca hemen kayaların arasına girdi. Zamanla ufaktan ufaktan çıkıp dolaşmaya başladı; aha didim harbiden yaşıyolar beraber. Fakat 5-10 dakika sonra neler oldu neler; az daha stv de kadınların kocaları ortadan kaybolunca çıktıkları, eniştelerin eltilerini, baldızlarını hatta yetinemeyip kayınbabalarını atladıkları o programlara çıkacaktım. 

Sarı velifera erkeği elvis presley kankamı andıran saçlarıyla yengecin yanına gitmiş her zamanki gibi taş toplamaca oynuyodu. Yengeç birden otobüste fortlandığını iddia eden teyzeler gibi çıldırıp 2 kıskaçlı elini kaldırdı ve pokemon gibi hamle yaptı "kikiiirrrtt kittt" Öyle panikledim ki az daha "Saldırrrr magikarrrpppp" diye bağıracaktım veliferama; ash sandım kendimi bi an. Hayvan 0,5 saniye ile ölümün kıskacının arasından kaçtı sevgili okur. O balığa bişey olsa önce kahrımdan sonra da annemin kafa ütülemesinden ölürdüm kesin. Bitti mi? Bitmedi.

Beyaz hamile molim, bir nevi neyşınıl coğrafik çalışanı, herşeyi merak eder, herşeyi inceler, anlam veremediği şeylerin peşinde gezer durur. Hamile olduğundan sürekli girdiği bi süsü var, denizaltı şeklinde. Sakin yerler arıyo yani bayan moli. Efem yengeç kayaların arasından kıçına turbo taktırmışçasına hızla fırlayıp denizaltının içine girdi ve ele geçirdi. Moli de durur mu? "Kim la bu, ne la bu?" diyerekten oda içeri girdi, yengecinde ağzının dibine kadar girdi, üstten üstten ona bakıyo. Yengeçte gaza geldi kaldırdı kıskaçları ona doğru, kikirik kikirik yapıyo. Moli sürekli yengecin kafasının yanlarında duran gözlerine bakıyodu. Bi an yengecin gözüne doğru dalıverdi; şanslı yengeç bi anlık geri sıçramayla gözünden olmaktan kurtuldu.

Ben kendimi avutmaya devam ediyorum, bişe olmaz falan. Çay alıp geldiğimde ne göreyim, o kadar paralar verip zorla diktiğim akvaryum bitkilerimin arkasına geçmiş, 2-3 tane bitkiyi kökünden sökmüş, koparıp koparıp ağzına götürüyo, önümde bana inat yapar gibi geviş getire getire çiğniyo şerefsiz.

Bi yandan bunu bana satan akvaryumcuya evde saydırırken bi yandan da internete girdim bu aldığım yengeç nedir diye. Efem adı Mangrov yengeci. Normalde bunun bulunduğu akvaryumda bu tarz balıklar olmamalı yoksa kuyruklarını parçalar hatta yakalarsa yer demişler; ayrıca bu yengecin kuru alana da ihtiyacı olurmuş. Yani çıkabileceği bi alan olmalıymış akvaryumda. Bunları okuyunca hepten dellendim. Karpuz diye aldık domates çıktı iyimi... Bende akvaryumcuda bu yengeçlerin olduğu akvaryumda birsürü ölü yengeç görüp içten içe "niye bu kadar ölü var ki?" diye sormuştum. Adam daha yengecin adını, cinsiyetini bilmiyo ki kuru alana da ihtiyaç duyduğunu bilsin; yazık hayvanlara...

Efem araştırmalar sonucu yengeci akvaryumdan çıkarmam gerektiğini anladım ama akvaryumcular çoktan kapatırdı o saatte. Mecburen çareler aramaya başladım. Onu akvaryumdan ayırmam gerekiyodu ama ısıtıcı olmadan yaşayamaz ölürdü, koynuma alıp da yatamazdım; o yüzden klasik akvaryumcu taktiğini yapmak zorunda kaldım. Yengeci su dolu bi poşede koyup akvaryumun içine koydum. İç filtre üfleyip suda akım oluşturdukça poşet dönüyodu. Sabaha kadar yengeç mesneviler gibi döndü şerefsizim; o hayvan nirvanaya ulaşamadıysa daha kimse ulaşamaz. Sinirden bunu bana satan adam hakkında evde zenci misali söylemlerde bulundum; diss attım, oyunlara girip yaratık öldürdüm :D Bidaha da gitmem o akvaryumcuya. Nerede bi keko varsa beni buluyo, kan çekiyo sanırım.

Yorumlar

  1. Bence gidin o akvaryumcuya, haddini bildirin, yengecini geri alsın, size de bitki hediye etsin, cehaletinin ve kurnazlığının bedelini ödesin :)

    YanıtlaSil
  2. Bu yazı 9 sene önce yazılmış, ben de önceki yorumda o akvaryumcuya gidin falan dedim, zamanda yolculuk oldu :))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar